Kalçasına yapışan eteği çektim. Pembe külotu ve değirmen taşı beyazı kıçı ortaya çıktı. Çıplak kalçasına yediği iki tokatla poposunun bir tarafı kıpkırmızı oldu. Yenge tek eliyle eteği geriye doğru itmeye çalıştı. Külotu toplanmıştı, poposu ve tombul tombulluğu taşak gibiydi. Kucağımdan kalkmaya çalıştı ama kalın vücudu bile uzun, güçlü kollarımdan kurtulamadı. Sol kolumu beline doladım ve sağ dizimi biraz kaldırdım, yengemin kafasını koltuğa düşürerek kalçasının dizimin hizasına yükselmesine neden oldum. Birkaç kez kıçına vurmaya başladım ve ağlıyordu…. Pantolonumu yırtmaya çalışırken göğüslerim baldızımın yumuşacık göbeğine baskı yapıyordu. Kıçını yer kalmayana kadar tokatladım. Kalın beyaz bacaklarının ucunda şimdi parmaklarıma bastırılmış kırmızı bir kıç vardı. Yengesi tokatlardan ve kavgalardan ter içinde kalmıştı. Tombul poposunun hatları, poposuna yapışan terden sırılsıklam olmuş külotunun arasından görülebiliyordu. Bir dolgun göğüse ve tokatlanmış koca bir kıça bakıyordum. Bir elinizle külotu bir ucundan diğer elinizle astığınızda külot kolayca yırtılır. Baldızı, “Kayınbiraderim mağdur ben olayım!” Tekrar kaçmaya çalıştı. Kıçına iki tokat daha, “Kapa çeneni hardal!” Tekrar bağırdım.